Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası Türk Medeni Kanunu‘da düzenlenen özel boşanma davası türlerinden birisidir. Kanunda yer alan akıl hastalığı nedeniyle boşanma düzenlemesi ile eşin akıl hastası olması diğer şartların da mecudiyeti halinde bir boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir. Kanunda düzenlenen akıl hastalığı nedeniyle boşanma sadece akıl hastalığını böyle bir boşanma nedeni olarak kabul eder. Diğer hastalıklar ne kadar ağır olursa olsun özel bir boşanma sebebi olarak kabul edilmez. Akıl hastalığının tedavisinin olmadığı, yani kalıcı bir hastalık olduğunun sağlık kurulu raporuyla ortaya konmuş olması ile akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılabilir.
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında kanun bununla da yetinmez, akıl hastalığının diğer eş için çekilmez bir hal almış olması şartını aramaktadır. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında akıl hastalığı ne boyutta olursa olsun eğer ortak hayat bakımından çekilmez bir hal oluşturmadığı kabul edilirse akıl hastalığı nedeniyle boşanma sebebiyle boşanmaya karar verilemez.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile açılan bir boşanma davasında eşlerden birinin akıl hastası olduğunun anlaşılması halinde ıslah ile dava akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasına dönüştürülebilir. Eğer dava akıl hastalığı nedeniyle boşanma sebebiyle açılmışsa mahkeme artık boşanmaya sebep olacak diğer hususları araştırmaz. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında ahkemece yapılacak iş akıl hastalığına ilişkin şartların mevcut olup olmadığını araştırmak ve mevcudiyetini tespit etmesi halinde boşanma kararı vermektir.
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında alınan bilirkişi raporunda hastalığın tedavisinin mümkün olduğu, iyileşme ihtimalinin bulunduğu tespit edilirse mahkeme davayı reddeder. Davacı akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasını diğer boşanma sebeplerine dayandırarak ıslah edebilir.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Yargıtay Kararı
Aşağıdaki akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasına ilişkin Yargıtay kararında akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanan veya kısıtlanabilecek derecede akıl hastalığı bulunduğu anlaşılan eşe karşı genel boşanma sebeplerinden olan “evlilik birliğinin sarsılması” gerekçesiyle boşanma davası açılamayacağı, ancak özel bir boşanma sebebi olan akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasının açılabileceği belirtilmektedir.
Ayrıca akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında kısıtlanan eşine bakmayıp babasına bırakan kocanın bu eyleminde kusurlu olduğu ve kadının kişilik haklarını ihlal etmesi nedeniyle aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı bulunarak yerel mahkemenin akıl hastalığı nedeniyle boşanma kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/7685 E. , 2017/13330 K.
“İçtihat Metni”MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet AlacağıTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, manevi tazminat talebinin reddi ve nafakalar yönünden; davalı-karşı davacı kadın vasisi tarafından ise katılma yoluyla kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi ve ziynet alacağı davasının reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Davalı-karşı davacı kadın vasisi süresinde vermiş olduğu katılma yoluyla temyiz dilekçesinde ziynet alacağı talebinin reddini de temyiz etmiştir. Katılma yoluyla temyiz isteği asıl temyiz isteğine sıkı sıkıya bağlıdır. Davacı-karşı davalı erkeğin ziynet alacağına yönelik bir temyizi bulunmamaktadır. Bu durumda, davalı-karşı davacı kadının ziynet alacağı talebinin reddine yönelik temyiz isteği incelenemeyeceğinden, davalı-karşı davacı kadın vasisinin bu yöne ilişkin katılma yoluyla temyiz isteğinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Toplanan delillerden davalı-karşı davacı kadının akıl hastası olduğu ve kısıtlandığı anlaşılmaktadır. Akıl hastalığına dayalı bir dava yoktur (TMK m. 165). Davalı-karşı davacının hareketleri iradi olmadığından, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı “evlilik birliğinin sarsılması” hukuki sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemez. Davacı- karşı davalı erkeğin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki, boşanma hükmü temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa işaret edilmekle yetinilmiştir.
3- Tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin temyiz itirazları yersizdir.
b)Davalı-karşı davacı kadın vasisinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davalı-karşı davacı kadının akıl hastası olması nedeniyle kusur yüklenemeyeceğinden hasta olan eşi ile ilgilenmeyip babasının evine bırakan davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Kusurlu davranışlar kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımaktadır. Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur. Bu duruma göre davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 3/b bendinde gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin yukarıda 3/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, davalı-karşı davacı kadın vasisinin ziynet alacağı davasının reddine yönelik katılma yoluyla temyiz isteğinin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, aşağıda yazılı harcın …’e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 143.50 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcını yatıran Emine’ye geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 27.11.2017